28. KASAS / 47Sure Ayet Sayısı: 85 Kitap Sırası: 28 Nüzul Sırası: 49 Nüzul Yeri: MEKKE | Şayet
✦ kendi elleriyle takdim ettikleri şeylerle kendilerine musibet isabet edecek olmasaydı…
✦ ve ardından
"Rabbimiz!
Bize de Rasul irsal etseydin ya!... ardından biz, SEN'in ayetlerine tabi olurduk ve mü'minlerden olurduk."
diyecek olmasalardı... | وَلَوْلَٓا اَنْ تُص۪يبَهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّـنَا لَوْلَٓا اَرْسَلْتَ اِلَيْنَا رَسُولاً فَنَتَّبِعَ اٰيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ | .47 | 47 |
ve Kök: harfKelime: veKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). Matuf ve matufun aleyh arasında ortak bir yönü anlatır, sıra bildirmez.
lev Kök: harfKelime: levKelime Anlam: Şart Edatı (Harf-i Cer). Eğer … se/sa anlamındadır.
Genellikle mazi fiiller ile kullanılır. Geçmiş zamanda gerçekleşmemiş bir eylemi ifade eder.
Bazen gerçekleşmesi imkansız olan istekleri ifade için kullanılır.
la Kök: harfKelime: laKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). (değil, olmadı) Olumsuzluk anlatır, matufun, matufun aleyhin işine katılmadığını ifade eder.
en Kök: harfKelime: enKelime Anlam: Kendisinden sonra gelen fiili isimleştirmektedir.
tusıbehum Kök: S:VBKelime: isabetFiil, İF'AL Kalıbı, 3.ncü, Dişil, Tekil, Geniş Zaman Kelime Anlam: Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.
musîbetun Kök: S:VBKelime: musibetİsim, İF'AL Kalıbı, Etken, Dişil Kelime Anlam: Afet. Belâ. Felâket. Hastalık. Dert.
bi Kök: harfKelime: biKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). ile, -e, -a / Bağlamak, ulaştırmak içindir.
mâ Kök: harfKelime: maKelime Anlam: Müşterek ismi mevsul, hayvan ve canlılar için. ne ... , her ne ..., neye … .
kaddemet Kök: K:DMKelime: KadmFiil, TEF'İL Kalıbı, 3.ncü, Dişil, Tekil, Geçmiş Zaman
eydîhim Kök: YDYKelime: eydiİsim, Dişil, Çoğul Kök Anlam: ✦ El.
✦ Nimet.
✦ Ön, ön taraf, ileri taraf.
✦ Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım.
(yedan, yedi: iki el) (eydi... eyâdi) Kelime Anlam: ✦ El.
✦ Nimet.
✦ Ön, ön taraf, ileri taraf.
✦ Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım.
(yedan, yedi: iki el) (eydi... eyâdi)
fe Kök: harfKelime: feKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). de, da / matuf ve matufun aleyh arasındaki ortak bir yönle birlikte, sıra da bildirir. Aynı zamanda fiillerin meydana gelişi arasında fazla surenin geçmediğini de gösterir.
yekûlû Kök: K:VLKelime: kavlFiil, 3.ncü, Eril, Tekil, Geniş Zaman Kelime Anlam: Anlaşma. Sözleşme. Konuşulan söz. Söz cümlesi. İtikad, delalet. Tarif. İlham.
rabbenâ Kök: RBBKelime: rabbİsim, Eril Kelime Anlam: Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan.
lev Kök: harfKelime: levKelime Anlam: Şart Edatı (Harf-i Cer). Eğer … se/sa anlamındadır.
Genellikle mazi fiiller ile kullanılır. Geçmiş zamanda gerçekleşmemiş bir eylemi ifade eder.
Bazen gerçekleşmesi imkansız olan istekleri ifade için kullanılır.
la Kök: harfKelime: laKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). (değil, olmadı) Olumsuzluk anlatır, matufun, matufun aleyhin işine katılmadığını ifade eder.
erselte Kök: RSLKelime: irsalFiil, İF'AL Kalıbı, 2.nci, Eril, Tekil, Geçmiş Zaman Kelime Anlam: Taşımak. / Göndermek, gönderilmek, yollamak, getirmek, götürmek. / Havale kılma. Elçi gönderme. / Salıvermek. Kendi haline koymak. / Sürü sahibi olmak.
ileynâ Kök: harfKelime: ilaKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). -e, -a, -e doğru, -e kadar / Sona eriş, bitiş içindir.
rasûlen Kök: RSLKelime: rasulİsim, Eril Kelime Anlam: Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan.
fe Kök: harfKelime: feKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). de, da / matuf ve matufun aleyh arasındaki ortak bir yönle birlikte, sıra da bildirir. Aynı zamanda fiillerin meydana gelişi arasında fazla surenin geçmediğini de gösterir.
nettebia Kök: TBA:Kelime: tebeaFiil, İFTİ'AL Kalıbı, 1.nci, Çoğul, Geniş Zaman Kelime Anlam: Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.
âyâtike Kök: eYYKelime: ayetİsim, Dişil, Çoğul Kelime Anlam: Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.
ve Kök: harfKelime: veKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). Matuf ve matufun aleyh arasında ortak bir yönü anlatır, sıra bildirmez.
nekûne Kök: KVNKelime: kevnFiil, 1.nci, Çoğul, Geniş Zaman Kelime Anlam: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, alem, kainat. Mevcudiyet.
minel Kök: harfKelime: minKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). -dan, -den eklerini ve dolayı, sebebiyle kelimelerini karşılar. Bağlama, başlangıç içindir.
1- Mekân ve bir şeye başlamayı ifâde eder. "Haftadan haftaya" da olduğu gibi.
2- Teb'iz için olur. "Kim bir kavme benzemeğe özenirse onlardan sayılır" cümlesinde olduğu gibi. Bazılarını, bir kısmını ifâde ediyor.
3- Cinsi beyan için olur.
"İşlediğiniz hayrı Allah bilir" cümlesinde "min" tebyine (açıklamaya) vesile oluyor.
4- Bedel-i ivâz (karşılık) için olur. "Ahirete bedel, dünya hayatına râzı mı oldunuz" cümlesinde olduğu gibi.
5- Tâlil (sebeb bildirmek) için olur. "Allah'tan korktuğu için ağlıyor." cümlesinde olduğu gibi. Önündeki kelime mef'ulün leh olur.
6- İstiğrak ifadesi için olur. Gâyet, hiç bir, hiç... gibi. "Bize hiç bir yorgunluk dokunmadı" cümlesinde olduğu gibi. Bâzı fiiller mef'ul-ü bihini, "min" ile alır. Bu takdirde... den, dan... manası ile tercüme edilmez.
7- Tahsis-i alel umum (katiyyet ifadesi) için olur. Bu da zâidedir. "Hiç kimse bana gelmedi" cümlesinde olduğu gibi.
Bunlardan başka "min" harf-i cerri; fasıl mânasına, birbirine zıd iki kelimeden ikincisine dahil olur. Bâ-i cerreye, an, fi, ind, alâ'ya müradif olur. Rubbemâ, mânasına ve sıla olur. Lâm-ı zâide ve müz ve ba-i kasem yerinde de kullanılır.
mu'minîne. Kök: eMNKelime: muminİsim, İF'AL Kalıbı, Etken, Eril, Çoğul Kelime Anlam: İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. | | | | |
Diğer Meal: 47. Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, “Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık” diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.
|